NST Toco Kaç Olmalı? Bir Felsefi Yaklaşım
Bir gün, doktorunuz sağlık durumunuzla ilgili bir sonuç paylaştığında, aklınıza takılan ilk soru şu olabilir: “Bu değer ne anlama geliyor?” Bazen, tıbbi veriler birer sayıdan fazlası olabiliyor. Onlar, bedenimizin içinde yaşadığı gerçekliği anlamamızda birer işaret; ancak bu işaretlerin ne kadar doğru veya değerli olduğunu nasıl bilebiliriz? Nasıl bir karar vereceğiz? İnsanın doğası üzerine düşünen filozofların, tıpkı bugün sağlık verilerinin ne anlama geldiğine dair düşündükleri gibi, insanın içsel durumu ve onun dış dünyayla olan ilişkisi üzerine çeşitli soruları var.
Bugün, NST (Non-Stres Test) ve Toco (Tocodinamometer) cihazlarının ölçtüğü değerleri soruyoruz: “NST toco kaç olmalı?” Ancak bu soruyu basit bir tıbbi çözüm olarak ele almak, daha büyük bir meseleye göz ardı etmek olurdu. Bu yazıda, NST ve Toco’nun ne anlama geldiğini felsefi bir çerçevede inceleyecek, etik, epistemoloji ve ontoloji gibi felsefi disiplinleri bu bağlama sokarak, bir değer ölçümünün insani anlamını tartışacağız.
Epistemolojik Perspektif: Bilgi ve Gerçeklik
Epistemoloji, bilginin doğasını ve sınırlarını sorgular. Bilgi nedir? Gerçeklik nasıl ölçülür ve anlamlandırılır? NST ve Toco cihazları, aslında birer ölçüm aracıdır, ama bu ölçümler yalnızca birer sayı ve grafikten ibaret mi? Tıbbi verilerin gerçekliğini anlamaya çalışırken, karşımıza çıkan ilk soru şudur: “Bu veriler ne kadar gerçektir?” Epistemolojik bir bakış açısıyla, sayılar ve ölçümler tek başlarına bize gerçeklik hakkında ne kadar bilgi sunabilir?
Veri ve Gerçeklik: Bir Aracın Rolü
Klasik epistemolojide, bilginin nesnel olup olmadığını sorgulayan Platon’dan Descartes’a kadar pek çok filozof, dış dünyayı nasıl anlayabileceğimiz üzerine yoğunlaşmıştır. Platon, bilgiyi, duyularımızla algıladığımız dünyadan bağımsız, ideal formların bir yansıması olarak görürken, Descartes “cogito ergo sum” (düşünüyorum, öyleyse varım) ifadesiyle insanın şüphe edebilen bir varlık olduğunu ve ancak düşünerek gerçeği kavrayabileceğini savunmuştu.
Ancak NST ve Toco gibi cihazlar, duyularımıza dayalı veriler sunarak, çok daha pragmatik bir gerçeklik tanımı yaratır. Burada veri, bir tür gözlemdir: Bedenin içsel ritmiyle ilgili sayılar. Ama sorumuz şu: Bu sayılar gerçeği tam olarak yansıtıyor mu? Bir kadının doğum sürecindeki rahatsızlıklarını ölçmek, belki de onun deneyimini, hislerini, bedeninin dinamiklerini tam anlamayabilir.
Bu noktada, epistemolojik bir soruya daha yaklaşmış oluyoruz: Gerçeklik nedir ve biz buna ne kadar yakınız?
Günümüz Bilgi Kuramı: Bilginin Sınırları ve Teknolojik Gelişmeler
Epistemolojik tartışmalar günümüz teknolojilerinin gelişmesiyle daha da karmaşık hale gelmiştir. NST ve Toco cihazları, teknolojinin hayatımıza nasıl entegre olduğunun bir örneğidir. Bu cihazlar, sağlık verilerini toplarken, insan deneyimini veriyle nasıl özetleyebileceğimizi sorar. Fakat bu, aynı zamanda bilgi kuramı açısından bir sorun teşkil eder: Verilerin sayılara indirgenmesi, insanın daha geniş ve karmaşık deneyiminden ne kadar geriye düşüyor? Örneğin, doğum sancılarının hissedilen şiddeti, yalnızca bir sayıya indirgendiğinde, o acının insana özgü deneyimi tamamen göz ardı edilmiş olabilir.
Bu soruyu, Nietzsche’nin “gerçeklik, bizim onu görmek istediğimiz şekilde şekillenir” görüşüyle irdeleyebiliriz. Bilgi, her zaman bir tür öznellik taşır ve NST ve Toco’nun ölçtüğü değerler de belirli bir bakış açısını, belirli bir algıyı yansıtır.
Etik Perspektif: Ölçümün Anlamı ve Karar Verme
Etik, doğru ve yanlış, iyi ve kötü arasındaki farkları sorgular. NST ve Toco verilerinin etik bir açıdan değerlendirilmesi, bu ölçümlerin ne kadar güvenilir olduğu ve bu güvenilirliğin bireylerin hayatları üzerindeki etkileriyle ilgilidir. Bir kadının doğum süreci gibi kritik bir anda, bu cihazlardan alınan veriler, doğru kararların alınmasında nasıl bir rol oynar?
Veri ve Etik: İnsan Hayatına Etkisi
Bir doktor, NST verilerini değerlendirerek bir müdahale yapmaya karar verebilir. Buradaki etik sorun, verinin doğru bir şekilde yorumlanıp yorumlanmadığı ve bu yorumun insan hayatı üzerinde nasıl bir etki yaratacağıyla ilgilidir. Bir cihazın ölçtüğü değere dayanarak yapılan bir karar, kişiye dair sadece sayılardan yola çıkarak verilen bir karara indirgenebilir. Ancak, etik açıdan bu kararın arkasında insan hayatı vardır. Peki, doğru kararları alırken, sayılar bir insanın tüm deneyimlerinin yerini alabilir mi?
Hans-Georg Gadamer’in felsefesinde, “anlam” her zaman diyalogdan ve karşılıklı etkileşimden doğar. Bu perspektiften bakıldığında, NST ve Toco verilerinin yorumlanmasında da bir diyalog, insanın kendi deneyimi ve doktorun bu deneyimi anlaması gerekir. Sadece bir cihazın ölçtüğü veriyle karar almak, etik açıdan tehlikeli olabilir.
İkilik ve Seçim: Etik Kararların Ağırlığı
Bu bağlamda, etik ikilemler de karşımıza çıkar. Eğer NST verileri, doğum sürecinde bir müdahale gerekliliği gösteriyorsa, ancak kadın bu müdahale için hazır hissetmiyorsa, bir etik çelişki doğar: Tıbbi protokoller ve bireysel tercihlerin çatıştığı bir durum. Bu noktada, etik bir karar, sadece veriye dayanarak verilmemelidir; aynı zamanda bireyin o anki duygusal ve fiziksel durumunu, isteklerini ve insan olmanın tüm karmaşıklığını da göz önünde bulundurmalıdır.
Ontolojik Perspektif: Varlık ve İnsan Deneyimi
Ontoloji, varlık felsefesidir. “Ne vardır?” sorusunu sorar ve varlıkların doğasını anlamaya çalışır. NST ve Toco gibi cihazlar, insan bedenini ölçerek bir tür ontolojik yaklaşımı dayatır: Beden, bir nesne olarak kabul edilir ve onun üzerindeki tüm süreçler sayı ve grafiklerle ölçülür. Ancak, bu insan bedenini anlamada yetersiz kalabilir mi?
Varlık ve Beden: İnsan Olmanın Özü
Ontolojik olarak bakıldığında, insan sadece fiziksel bir varlık değildir. Bedenin ötesinde, insan ruhu, zihni ve deneyimi de vardır. Heidegger, varlık anlayışını “Dasein” yani varoluş olarak tanımlar ve insanın dünyada bulunma halini sorgular. İnsan bedeni, sayılarla sınırlı bir varlık değildir. Onun anlamı, ancak deneyim ve varoluş üzerinden tam olarak anlaşılabilir. NST ve Toco verileri, bu varoluşsal derinlikleri göz ardı edebilir.
Sonuçta, her insanın bedeni ve doğum süreci biriciktir. Bir cihazın ölçtüğü veriler, bu deneyimin tüm zenginliğini ve karmaşıklığını yansıtmakta yetersiz kalır. Bir kadının acısı, sadece bir sayıya indirgenemez; onun içsel dünyası ve varoluşsal deneyimi çok daha fazlasını içerir.
Sonuç: Veriler ve İnsanlık Arasında
“NST toco kaç olmalı?” sorusunu sormak, sadece bir tıbbi değeri sormaktan daha fazlasını ifade eder. Bu soru, insanın varlık ve deneyimlerini, etik kararlarını ve bilgiye ulaşma biçimlerini sorgulamamıza olanak tanır. Bilgi, etik ve varlık arasındaki dengeyi kurarken, verilerin ötesindeki insana dair derin bir anlayışa ihtiyacımız var. Sonuçta, veriler bizi yönlendirebilir, ancak insani kararlar ve insan deneyimi her zaman daha geniş bir alanı kapsar.
Bir sonraki sefer, bir cihazın verisini okuduğunuzda, bu verinin ardındaki daha derin insan deneyimini de hatırlayın. Gerçekten neyi ölçtüğünüzü, neyi anlamaya çalıştığınızı sorgulayın. Kendi deneyimlerinizle bu verileri nasıl birleştirebilirsiniz?